EGE’DE ATÖLYE

EGE’DE ATÖLYE2019-04-13T14:32:12+00:00

PEOPLE WE MET ALONG THE WAY: 
EGE’DE ATÖLYE

             Sosyal Girişimcilik Kulübü olarak fark yaratmak isteyen insanları nerede bulursak bulalım ailemizin bir parçası olarak görüyoruz. Bu insanların hikayelerini dinliyor, zorluklarını anlıyor, onlara sorular soruyor ve onlarla bir şeyler paylaşıyoruz. İşte bu nedenle eğitimi kısıtlayıcı, sınırlayıcı kalıplarından kurtarmak isteyen, bunu Türkiye’de yapmaya çalışan Zeynep Delen’in hikayesini de merak ettik. İşte bu nedenle onun peşinden kendimizi “Ege’de Atölye 2017’de” bulduk. Bir hafta Karaburun’un güzel İnecik Köyü’nde, zeytin ağaçlarının arasındaki Zeytin Okulu’nda akla gelecek her alanda, bilimle ve sanatla zeytini ele aldık.  Amaç belki de zeytin hakkında her şeyi öğrenmek değil, eğitimin bir sınıfın dışına çıkabileceğini, bir konunun bir sürü dal üzerinden kapsayıcı bir şekilde işlenebileceğini, öğretmen-öğrenci hiyerarşisinin samimi bir sınıfla yıkılabileceğini, ve bütün bunların bizim topraklarımıza ait konulardan yola çıkarak, buralarda yapılabileceğini kanıtlamaktı. Bütün bunların yanında, bizi en çok etkileyen, tanıştığımız insanların güzelliği, sevecenliği ve Zeytin Okulu’nun misafirperverliği idi. Dedik ya, hepinizi ailemizin bir parçası olarak görüyoruz. Ege’de Atölye 2017 deneyimini bizim için bu kadar unutulmaz kılan herkese teşekkürler!

Zeynep Delen

2009 yılının ağustos ayında, Amherst’ta koca bir kayanın üzerinde Türkiye’ye dönmeye karar verdim. Sonra, mezuniyet töreninde mezun olan bir öğrencinin yaptığı konuşma sırasında geri dönüp ne yapacağıma karar verdim. Öğrenci diyordu ki “Biz Liberal Arts diploması aldık ve bu yüzden hiçbir şeyci olmadık ama her şeyi öğrendik ve bu bize büyük bir özgürlük sağlıyor.” İlla bir şey yapmak zorunda değil insan, hatta seni bir şeyci yapamayan okul bazen daha değerli bile olabilir, diye düşündüm. Ben de Türkiye’ye dönmek istememe rağmen döndüğümde (Türkiye’de) buraya benzer bir yer bulamayacağımı fark ettim; o zaman ben açayım diye düşündüm. (Ege’de Atölye’yi kurarken) Net bir hayalim yoktu. Onun için de ne kadar yukarıya gidebiliyorsam öyle gideyim düşüncesiyle hareket ettim. En iyi okula gideyim, okuyabildiğim kadar okuyayım, kapılar kapanmasın; kapılar açık kalsın ki özgür kalayım (diye düşünüyordum). Bahsettiğim mezuniyet konuşması da beni buradan yakaladı sanırım. Hepimiz özgürüz ve bir yoldan yürüme zorunluluğumuz yok.

(Zeytin 2017 katılımcılarımızdan beklentimiz) Çok tatlı bir şey deneyimlemeniz ve ne kadar güzel zaman geçirdik diye düşünmeniz aslında. Bu yaptığımız herhangi bir kamp, ve kampta insan çok eğleniyor. Bir de bu eğlencenin içine bilimsellik girmesi topluma katkı sağlayabilir. Pat’in (Blanchly) söylediği gibi “One olive at a time” (“Her adımda bir zeytin”), biraz yavaş ama olsun; çünkü bizim daha iyi bir topluma ihtiyacımız var.

Aykut Uçar

Zeytin Okulu’nu anlamak için Zeytince Derneği’ni anlamak gerekiyor. 2013 yılında birbirinden habersiz 20 kişi, Funda Hoca’nın öğrencisiydik. İyi öğrenip eğleniyorduk ve o zaman bu insanlar bir araya gelip neden bir şeyler yapmasın diye düşündük. Üstünde durduğumuz bir kaç konu vardı: iyi yaşam, ekolojik kaygılar ve doğal yaşam. Ama bunu disipline etmemiz de gerekti. O zaman çıktı Zeytin. Akdeniz’in ruhu, barışın simgesi, yüzyıllarca yıllardır insanlar zeytini kullanmış; dalını yakıp ısınmış, zeytinyağını kullanmış. Biz de dedik ki hayata zeytince bakalım, zeytinin gözünden bakalım, ama çok da bir fikrimiz yoktu. Budama eğitimleri, ekolojik topluluklarla tanışmak vb. etkinlikler üzerine dernek içi tartıştık. Bu sayede diğer derneklerle tanıştık.

Bu dernek süresince öğretmen ve öğrencilerdik. Bu insanlar yerleri zaman zaman değişse de öğrenmeyi ve öğretmeyi bilir, ve yapabilecekleri en iyi şey de bir okuldur. Böylelikle okul fikri doğdu, tabi hiç paramız yok. Arazi aradık, burayı bulduk ve devletten kiralama bedeli karşılığında yaklaşık 2 yıl süren bir süreçle uğraştık. Ancak bir bina bile yoktu araziden, ve yapabileceğimiz en iyi şey bir hayallerimizi anlatmaktı. 6 Mayıs’ta açtık binayı. İlk etkinliğimiz Robot El’di. 3D yazıcı yapanlar, doktorlar, elini , kolunu kaybetmiş çocuklar ve aileleri için. Bu hafta da Zeytin 2017’yi gerçekleştirdik.

Selin Tuncer

Benim ailem buralı. Ben de İzmir doğumluyum, ama hayatımın çoğu burada geçti. İşimin yanı sıra buraya gelip tüm zeytincilik faaliyetlerini gerçekleştiriyorum. Zeytince’nin 4 yıl önceki toplantısında, tek derdimiz ekolojik sorunlardı. Bu bilinç sonradan fışkırdı, sonradan okul fikri ortaya çıktı. Ben zeytinciliğin içine bilimsellik katılması gerektiğini düşünüyorum. Ne zaman toprakla ilgili çalışmalar olsa verim arttı, çünkü biz aslında verimsizce işliyoruz zeytini, bildiklerimiz hep eskilerden kalmış. Şimdiki amaç da zeytin sineğiyle mücadele. Suyla karıştırılmış, tamamen doğal bir ilaç zeytin sineğinin gelip gelmediğini fark ediyor. İşte ben de bu okulun teoriyle pratiği birleştirmesini beklememekle beraber istiyordum, ve oldu.

Zeytin tarlasına gitmeyen insan zeytini bilmez. Zeytin ağacıyla konuşmamıştır, tepesine çıkıp şarkı söylememiştir. Zeytinyağının nasıl oluştuğunu, hangi zeytinyağı daha iyi bilmez. Asıl olarak nasıl işlenir bilmiyor. Zeytin toplamak güneş doğduğu gibi başlayıp zeytini göremediğin zaman biter. O bakımdan tarlada iş çok çetin. Bizim bölgemizde eğimli olduğu için daha da yorucu. Bu büyük bir emek. Mesela buranın halkı için zeytinyağından ziyade hurma zeytin daha değerli.  Çünkü direkt para getiriyor. Biz burada hurmaya altın deriz bu yüzden. Biz her şeyimize zeytinyağı süreriz. Babam bir gün odun kırarken, balta tele takılıp kafasına girmiş. Aklımı kaçıracaktım. Babaannem ise “Git, zeytinyağı getir” dedi. Kafasına sürdü zeytinyağını, elini çektiğinde hafif toparlanmıştı. Dikiş gerekmeden hallettik mesela. O yüzden zeytinyağının buradaki insan için kutsal bir yapısı var.

Meltem Türköz

​Işık Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimlerinde çalıştığım süreçte Zeynep Delenle tanıştım. Bana Türkiye’de Liberal Arts’ı başlatmak istediğinden bahsetti. Kendim de Liberal Arts mezunu olduğum ve sistemin işleyişini bildiğim için bu çok ilgimi çekti. Alternatif ve deneysel eğitimle ilgilendiğim için, ilk Zeytin’den itibaren bu programın bir katılımcısı oldum. Zeytin’deki rahat ortam bana coşku veriyor ve çocuksu tarafımı ortaya çıkarıyor. Hayatta oyuncu olmayı seviyorum ve bunun öğrenmeye de katkısı olduğunu düşünüyorum. Tabii ki benim de karamsar olduğum zamanlar var ancak burada sürekli insanlarla iletişim içinde olduğum için bu oyuncu kısmım beni daha da özgürleştiriyor.

Sururi Uras

Magma adlı bir derginin sosyal medya hesaplarını yönetiyordum. Bu sırada derginin sahibi Özcan Ağabey ile beraber Doğa Okulu’nda bir kursa gittim. Orada Aykut adlı bir adamla tanıştım. Aykut bana Doğa Okulu’ndan, kendi hayallerinden bahsetti. Ve Aykut bana burayı anlatmaya başladı. Hiç unutmadığım bir lafı var: ”Bizim buranın orada, deniz zeytin ağaçlarının dallarına takılıyor.” Ben hala çok etkileniyorum çünkü o bana hayallerini vermişti. Hayal bu, kurulması kadar kırılması da çok kolay diye düşünerek Aykut’un bu hayallerine sahip çıkmaya karar verdim. İlk başta Zeytin’e katılımcı olarak katılmayı planlıyordum ancak Funda Hoca Zeytin Okulu açılıyor diye beni aradığında aldım kırmızı bavulumu da çıktım yola. 6 Ocak’ta buraya gelip bir köy evine yerleştim ve o tarihten beri de her şeyin yapım aşamasında buradayım. Ben çocukluğumdan beri çok çalışmıyorum, ben sadece çok seviyorum. Zeytin’i biz severek başardık. Siz de çok sevin, yaptığınız işi sevmeyi göz ardı etmeyin. ​

Taner Bilgiç

(Ege’de Atölye’ye) Zeynep’in davetiyle geldim. Zeynep’i birkaç yıldır tanıyorum ama ancak şimdi kısmet oldu. (Atölye’de) Öğrenme ve öğretme deneyimi ilginçti. Bir mühendis olarak bir konuyu anlatmak ve bunu yaparken de katılımcılardan bir şey öğrenmekti amacım. Ben en azından kendi adıma bir çok şey öğrendiğimi düşünüyorum. (Liberal Arts eğitimini) Çok önemsiyorum. Özellikle zeytinin etrafındaki bütün sanat, kültür, tarih konusu beşeri bilimlerin önemli bir kısmını kaplıyor. Bu yüzden de ben olabildiğince destek vereceğim. İnanıyorum ki diğer insanlar da verecek. Bunun politikadaki örneklerini de görüyoruz çünkü zeytin hep birleştirici ve etkileşime açık olmuş. Sanatta ve bilimdeki karşılığı da çok yüksek.

(Türkiye’nin eğitim sistemi hakkında) Çok şey değişti dünyada, özellikle film, kitap, müzik üretimi ve tüketimi, yani sanatın insanlara ulaşması. Ama bu eğitimde çok olmadı. İşin özüne dair düşünebilmek konusu hala Liberal Arts’ın gündeminde ve bunu değiştirmek aksini yapmaktan çok daha mantıklı. Daha interdisipliner*, daha multidisipliner** olmak kritik. Bu Boğaziçi öğrencileri için olduğu kadar diğer öğrenciler için de önemlidir diye düşünüyorum. Ben endüstri mühendisi olarak buradayım, ve burada (Atölye’de) sanatçılar var, bilim insanları var, doğal bilimlerden olanlar var. Birbirimizden çok şey öğreniyoruz ve buna devam etmenin yollarını bulmamız lazım.